HEKİM SORUMLULUĞU Sorumluluk,kişinin eylemlerini yasalara uygun olarak yapmasıdır. Sorumluluk toplumun tüm bireylerini özellikle Hekimleri eylemlerinde daha özenli ve daha dikkatli olmaya yöneltmesi gereken bir kavramdır. Hekimin hastasına uygulayacağı tedavi yöntemine karar verirken elbette geniş bir takdir yetkisi vardır. Ancak Hekimin uygulayacağı tedavilerin sonucundan genel anlamda mesleki uygulamalarından sorumlu olacağı unutulmamalıdır. Hastanın tedavisini üstlenen Hekim,kural olarak görevini yerine getirirken bütün kusurlarından sorumludur. Ancak Hekimi en küçük bir hatası nedeni ile sorumlu tutmak,hekimlik meslek ve sanatını çekilmez hale getirecektir. O halde Hekimi önemli kusurlarından dolayı sorumlu tutmak gerekir.

Meslek uygulamalarında her an ölüm olguları ile karşılaşacak olan Hekim,bir hastalık tedavisinde hastasına uygulayacağı ilacın yararı ile o ilacın yan etkileri nedeni ile doğabilecek birtakım tehlikeli sonuçlar arasında bir tercih yapmak zorunda kalabilir. Başka bir örnekle Operatör hastasını opere ettiği taktirde yapacağı girişimin hastanın yaşamını tehlikeye düşürebileceğini öngörmelidir. Böylesine ikilemle karşı karşıya kalan Hekim; bilgisine,kişisel deneyimlerine,muayene bulguları ile lâboratuar verileri ve bazen de bilimsel olmasına özen göstermek zorunda olduğu olasılıklar üzerinde davranacaktır. Bazı durumlarda ise Hekim,yararlı olduğu bilinen en azından zararsız gördüğü bir tedavi yöntemini hastasına uyguladığında hiç beklenmeyen tehlikeli bir sonuçla karşılaşabilir. Bu taktirde Hekim karşılaştığı bu olumsuz sonuçtan sorumlu tutulabilir. Bu sorumlu olma korkusu bazen Hekimin medikal girişimini etkisiz bırakabilir.

Buna göre Hekimi,bütün kusurları için değil,ancak “ ağır kusurları” için sorumlu tutmak gerekir. Bir eylemin kusur olduğunda toplumda herkes aynı görüşte ise bu eylem ağır kusur sayılır. Yasalarımıza göre ağır kusur sayılan eylemi yapan kişi yani ağır kusurda bulunan kişi suç işlemiş sayılmakta ve bu nedenle cezalandırılmaları gerekmektedir.

Hukuk açısından suç; yasanın ceza uyguladığı eylemdir. Suçu işleyen kişi ile eylem arasında bir ilişki söz konusudur ve bu ilişki kusur olarak nitelendirilir. Eylem kasten yapılırsa ya da önlenebilme yeteneği olduğu halde önlenemiyor ise “ Tedbirsizlik - dikkatsizlik”,ihmal sonucu önlenemediği taktirde suçtur. Bir eylemi suç olduğunu bilerek ve sonucunu öngörerek yapmak ise kasıttır. T.C.K.’nun 45.maddesi,cürümde kastın bulunmamasının cezayı kaldırdığını , yine aynı madde kabahatlerde kasıt sabit olmasa bile herkesin kendi fiil veya ihmalinden sorumlu olacağını hükme bağlamıştır. Buna göre bazı eylemlerde kasıt unsuru ( kriter ) bulunmamasına rağmen suç sayılmıştır. Yasa kusurun varlığını saptamak için;

1 -Tedbirsizlik dikkatsizlik ve tecrübesizlik

2 -Meslekte ve sanatta acemilik

3 -Nizam,kaideler,talimat,kaideler ve emirlere riayetsizlik

gibi kriterler arar.

Yukarıda sayılan ağır kusurlardan başka hafif ve pek hafif kusur ( taksir ) olarak nitelendirilen eylemler de vardır. Normal dikkat sahibi kişilerin kolayca öngörebileceği bir eylemin sonucunun öngörülememesi ( tahmin edilememesi ) hafif kusuru, sonucunun öngörülebilmesi çok büyük bir dikkat gerektiriyorsa pek hafif kusuru oluşturur.

Tıp alanında meslek ve sanatta acemilik sonucu ölüme neden olma olaylarına oldukça sıklıkla karşılaşılmaktadır. Yasa hazırlıklarında acemilik sözü tartışma konusu olmuş,bu ifadenin Hekimleri kapsamaması gerektiği ileri sürülmüş,ancak benimsenmemiştir. Hangi meslek ve sanattan olursa olsun kişiye zarar veren eylemlerin cezalandırılması kabul edilmiştir. T.C.K.’nun 459. Maddesi ,tedbirsizlik dikkatsizlik meslek ve sanatta acemilik sonucu meydana gelen yaralanmalara neden olma hallerinde T.C.K.’nun 456 ncı maddesi kapsamına göre ceza yaptırımı getirmiştir. Buna göre tedbirsizlik dikkatsizlik meslek ve sanatta acemilik nizam emir ve talimatlara riayetsizlik sonucu bir kimsenin ölümüne neden olan kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve ayrıca para cezasına mahkum olur. Eğer fiil birden çok kişinin ölümüne neden olmuş veya birkaç kişinin ölümüyle birlikte birkaç kişinin yaralanmasına neden olmuş ve bu yaralanma 456 ncı maddenin 2 inci fıkrasında beyan olunan derecede bulunmuş ise 4 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ve ayrıca ağır para cezasına mahkum olur.

T.C.K.nin 455 inci maddesi kapsamında Hekimlik meslek ve sanatı ile ilgili pek çok örnek vardır. Aşırı hassasiyet ve diğer yan etkilerini önleyici önlemleri almadan bazı ilaçları ( örneğin penisilin, sulfamid, kortizon, antiserum gibi ) uygulamak tedbirsizce hareket etmek demektir. Bir operatörün yapmaması gerektiğini bildiği halde dikkatsiz davranarak bir damar yada siniri örneğin troidektomi sırasında n. Laryngeus’un kesilmesi yada operasyon sırasında girişim alanında pens,makas,tampon unutması dikkatsizlik olarak nitelendirilir. Kişinin meslek ve sanatının temellerini bilmemesi ve mesleğinin gerektirdiği beceriden yoksun olması ise acemiliktir. Denemek veya becerisini ortaya koymak için bilinen yöntemler dışında başka bir yöntemi uygulayarak hastasının ölümüne neden olan Hekim elbette sorumlu olacaktır. Ancak Hekim,gerektiğinde büyük bir zararı önlemek için,yapılmaması gereken bir girişimi yapabilir ve sorumlu da olmaz. Çünkü T.C.K.’nun 49 uncu maddesinin 3 üncü fıkrası “gerek nefsini ve gerekse başkasını ağır ve muhakkak bir tehlikeden koruma gereğinin var olduğu hallerde işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilemez “ hükmünü getirmiştir. Nefse karşı tehlike hayatı veya vücudun bütünlüğünü tehdit eden tehlike anlamındadır.

Hekim hastasına koyduğu yanlış tanıdan ve uyguladığı yanlış tedaviden hastaya zarar gelmemesi koşulu ile sorumlu değildir. Belirli bazı yöntemlere ve gereçlere başvurmamış,alınan sonuçları hatalı değerlendirilmiş ve ayırıcı tanıya yardımcı bulguları kontrol etmemiş ise koyduğu yanlış tanıdan ve bu yanlış tanıya dayalı tedaviden hasta zarar görmüş ise Hekim sorumludur.

Hekimlerin rapor konusunda her zaman resmi kurum ve kuruluşlarla ilişkileri vardır. Hekim,yargı organları ve resmi kurumlar dışında hastası hakkında başka kişilere rapor veremez; verdiği taktirde suç işlemiş sayılır. Ancak hastanın yakınlarına hastanın hastalığının seyri ve prognozu ile bilgilerin verilmesi suç sayılmaz. Hekimin, bir hastalığın varlığını ve seyrini belirleyen veya kişinin sağlıklı olduğunu belirten rapor;gerçeğe uygun değilse,yani Hekim gerçeğe aykırı rapor düzenlemiş ise rapor düzenleme bilerek yapılmış ise ( kasıt unsuru var ise ) raporu düzenleyen Hekim kusurlu hareket etmiş sayılacağından raporun işleme konulması veya rapora güven sonucu doğacak her türlü zarardan Hekim sorumlu olacaktır. T.C.K.’nun 354 üncü maddesi; “ Hekim ve eczacı veya sıhhiye memuru hükumetce emniyet ve itimat olunacak bir vesikayı hatıra binaen hakikate muhalif olarak verirse 15 günden 3 aya kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılır .Böyle hakikate muhalif olarak düzenlenmiş vesikayı kullanan hakkında da aynı ceza verilir. Eğer bu gibi hakikate muhalif vesikaya mebni delil olmayan bir kimse asabi ve akıl hastalıkları müesseselerine kabul edilir ve orada ikamete mecbur edilir veya başka fahiş zarar husule gelirse failin göreceği ceza 6 aydan 3 yıla kadar hapistir. Eğer vesikada ikinci fıkrada yazılı olan fahiş zarar zuhura gelmiş ise ceza 1 yıldan 5 yıla kadardır. Herhalde bu cezalarla beraber ilk fıkradaki para cezası iki kat olarak hükmolunur. Para veren veya vaid yahut menfaat temin veya vaad eden kimse hakkında dahi 3 aydan 1 seneye kadar hapis cezası hükmolunur ve verilip alınan vesair eşya da müsadere olunur. “ hükmünü getirmiştir. Bu madde ile verilen para cezaları günümüzde çok artırılmıştır.

Yukarıda açıklanan yasa maddesine göre Hekim; çıkar karşılığı olmaksızın yalnızca kişinin isteği üzerine hatır için rapor düzenlerse ceza sorumluluğu olmayacak ancak bu rapor resmi makamlarca resmi belge sayılacak ise sorumlu olacaktır.